Dil | tr |
---|---|
Konular | İletişim |
Bölüm | Makale |
Yazarlar |
|
Tarihler | Yayımlanma Tarihi : 15 Nisan 2020 |
Dil | tr |
---|---|
Konular | İletişim |
Bölüm | Makale |
Yazarlar |
Orcid: 0000-0002-3528-8820 |
Tarihler | Yayımlanma Tarihi : 15 Nisan 2020 |
Tekniği gizlemeye dayalı devamlılık kurgusunun norm biçem kabul edildiği ana akım sinemada saklamak, olağan bir edimdir. Anlatı sineması, aracısız öykü aktarımı yanılsamasını sürdürebilmek için öncelikle kendi işleyişini gizlemek zorundadır. O nedenle, ideoloji ve saklama ilişkisi de genellikle bu perspektiften, yani aracın kendi işleyişinin gizlenmesi üzerinden yapılmıştır. Oysa bazı öykü unsurlarının görünür uzay-zamanın dışında tutulmaya çalışılması da en az fantazmagorik çabalar kadar ideolojiktir. Diegetik evrene ait olan kimi kişiler ya da olaylar, bazen aleni politik amaçlarla, bazen de toplumsal psişeyle bağlantılı kanıksanmış kültürel eğilimlerle çerçeve dışında tutulmaktadırlar. Ötekiyle kurulacak empatinin engellenmesi, kolektif suçların örtülmesi ya da gerçek muktedirin gizlenmesi gibi kasıtlı girişimler filmlerde genellikle alan dışı üzerinden çalıştırılır. Böylece burası, biçimsel (anlatı dünyasını şekillendirmek) ve retorik (merak, endişe, beklenti ve korku yaratmak) işlevlerine ek olarak kültür ve ideoloji ile bağlantılı yeni görevlerle donatılır. Diğer taraftan, ekran dışının görünmez varlığı, sinemanın kullandığı tüm temsil kodlarını kuşatan ideolojinin dışına çıkmak için de ideal bir zemin sunmaktadır. Bu yönleriyle düşünüldüğünde ekran dışı uzay-zaman, bir taraftan egemen düşünceye hizmet ederken diğer taraftan ondan kaçışın yolunu da açabilen politik bir araç olabilmektedir.